Cumhuriyet kavramı kimi tarikat ve İslamcılar tarafından kelime anlamına ve kavramına bakılmadan ön yargıyla yaklaşılmaktadır. Cumhur, Cumhuriyet nedir, devlet, hükümet kelimelerinin anlamlarını bilmeden, tepkiyle yaklaşıldığına şahit olmuşuzdur. Şeriat ne demek diye sorsanız size anlamı açık olmak, hukuk manasına gelen şeriat kelimesine kendi kafasında oluşturduğu manaları söyleyecektir. Bunun gibi Cumhuriyet’in ne anlama geldiğini toparlamaya çalışacağım.
Doksanlı yıllarda Hüsnü AKTAŞ’ın Vahdet gazetesinde kaleme aldığı Cumhuriyet fazilet midir başlıklı makalesi ilginizi çekeceğini umuyorum.
İşte makale:
Cumhuriyet Fazilet Midir?
Tarih disiplini; zamandan ve zaman içinde meydana gelen hadiselerden bahseder, konusu budur. İbn-i Haldun “Mukaddime” isimli eserinde “Tarih yaşanan zamanın ve halin aynasıdır. Günümüzde ne olmakta ise, geçmişte de o olmuştur. Tarihi hadiselere hakim olan kanunlar hiç bir zaman değişmez. İçinde yaşadığımız hal, maziyi akdettirir. Esasen yaşanan hayatın geçmişe intikal eden kısmına tarih denir. Onun için günlük hayatımızı, geçmişten tecrid edemeyiz. Tarihi ve geçmişi iyi öğrenmek; hal ve istikbal hakkında sağlam tesbitler ve doğru teşhisler yapılmasına imkân verir.” tezini ileri sürmektedir. İlkokul yıllarında öğretmenlerimiz “Cumhuriyet Fazilettir” sloganını yüksek sesle tekrarlattırırlardı. Kullandığımız defterlerinin arkasında; “Cumhuriyetin Amentüsü” adı altında, (Tıpkı imanın şartları gibi) altı madde yer alırdı!.. Her fırsatta “Osmanlı Sultanları’nın Türkiye’yi düşmana sattığı” telkin edilirdi.
HİLÂFET ÜZERİNE YEMİN EDENLER
Büyük Doğu Mecmuası’nın, “Vesikalarla Tarih” başlıklı incelemesinde; Birinci Büyük Millet Meclisi’nde okunan yemin metni vardır. Bu metin şu şekildedir:” Makam-ı Hilâfet ve saltanatın ve milletin istihlâs ve istiklâlinden başka bir gaye takip etmeyeceğime vallahi!..”(1) Yine Meclis’in 3.ncü ictimasında (25 Nisan 1920) halka beyanname ve 6.ncı ictimasında Hamdullah Suphi bey tarafından okunarak alkışlarla kabul edilen metin, şu hükümleri içine almaktadır: “Cenab-ı Hak, Resûl-i Ekrem namına yemin ederiz ki, Padişah’a ve Halife’ye isyan sözü bir yalandan ibarettir. Ve bundan maksat; vatanı müdafaa eden kuvvetleri, aldatılan müslümanların elleriyle mahvetmek ve memleketi sahipsiz ve müdafaasız bırakarak elde etmektir.”
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Anayasa’sında; 2.nci madde “Devletin dini İslâm’dır” hükmünü esas almıştır. Dolayısıyle resmen “İslâm Cumhuriyeti” gündemdedir. Bu temel hüküm; 1926 yılına kadar yürürlükte kalır. Demek ki; 1920-1926 yılları arasında “Laiklik” ideolojisinden hiç kimse söz etmemiştir. 29 Ekim 1923 tarihinde ilân edilen Cumhuriyet; (Fiilen olmasa dahi) resmen İslâm Cumhuriyeti’dir. Bazı çevreler “Laiklik olmadan cumhuriyet rejimi’nden söz edilemez” sloganını, mahiyetini bilmeden tekrar ediyorlar. Eğer bu mantık esas alınırsa; Laik Türkiye Cumhuriyeti, 29 Ekim 1923 tarihinde kurulmamış demektir. Zira Laiklik ilkesi; 1926 yılında Anayasa’da yerini almıştır. Bazı ilericiler (!); laikliği müdafaa edebilmek için “Efendim!.. 1923-1936 yılları arası, İslâm Cumhuriyeti’nin ve irticanın galip olduğu dönem” diyebilirler. Şimdi mücerred olarak “Cumhuriyet nedir?” sualine cevap arayalım.
ÇOĞUNLUĞUN İRADESİNE TABİ OLMAK!..
Cumhuriyet, Arapça bir kelime!., Müncid” isimli meşhur lügatta şunlara yer verilmiş:” “Cemhere: bir araya getirme, toplama, Cumhur: kavmin cemaati, her şeyin en büyüğü, kavmin büyükleri, eşrafı, ileri gelenleri!. “CUMHURİYET: İdarecileri belli bir dönem içinde seçilen ve idaresi tevarüse (Babadan oğula, mirasa) dayanmayan, ümmetin cumhurunun seçimi ile belirlenen yönetim.” Şemseddin Sami -I ‘KAMUS” isimli eserinde cumhuriyeti şu şekilde tarif etmektedir: ”Seçilen bir reisin altındaki heyet”(2) Muallim Nacı ise, kelimeyle ilgili olarak şunları zikretmektedir: “Cumhur: Büyük çoğunluk, gürûh-u azim. Cumhura muhalefet kuvve-i hatadandır.”(3)
İslâmî kaynaklarda; âlimlerin büyük çoğunluğunun bir fikir etrafında birleştiğini ifade etmek için “Cumhurun kavli böyledir” denilin Mesela: “Sebeb Nedir?” sualine cevap verilirken: “Fakihlerin cumhuruna göre sebeb; hükmün varlığı için, Şari (Hüküm koyucu) tarafından bir emâre olarak belirtilen mazbut ve açık bir şeydir.” (4) tarifi yapılır. İslâm fıkhında “icma” (Müctehidlerin tamamının ittifakı) kat’i bir delil olduğu halde, cumhurun görüşü kat’i bir delil değildir. Ancak amel edilebilecek kuvvetli bir rivayettir.
Resûl-i Ekrem (s.a.s.)’in: “Benim ümmetim, dalâlet (sapıklık) üzerinde ittifak etmez” (5) buyurduğu bilinmektedir. Bir diğer hadis-i şerifte “Mü’minlerin güzel gördüğü şey, Allahü Teala (cc) katında da güzeldir”(6) buyurulmuştur. Bunlar icma’nın, sünnetteki delilleridir.
BABADAN OĞULA GEÇEN SALTANAT İSLAMİ MİDİR?
Hz. Ebubekir (r.a.)’den itibaren; siyasi yönetim, mü’minlerin “Bey’atı” ile vücut bulmuştur. Hz. Ömer (r.a.), Hz. Osman (r.a.) ve Hz. Ali (r.a.)’nin; istişare ve bey’at sonucu o makama geçtikleri bilinmektedir.
Resûl-i Ekrem (s.a.s)’in; kuvvetle ve zorbalıkla insanların başına geçenleri lânetlediği bilinmektedir. (7) İslâm ûleması; zaruret halinde, zorbalıkla (Kuvvet kullanarak) başa geçen, fakat İslâmi hükümleri tatbik eden kimselere itaat edilebileceğini zikretmiştir. İbn-i Abidin “Râddü’l Muhtar” isimli eserinde “Zaruretten dolayı zorbanın sultanlığı sahihtir. Bu ifadeden murad, söz sahipleri bey’at edip, seçmeden zorla iş başına geçendir. Velev ki yukarıdaki şartlar (İmam’da, Devlet Başkanında aranan vasıflar) kendisinde mevcud olsun. Şunu da ifade eder ki; hilâfet meselesinde asıl tayindir (Yani Mü’minlerin seçmesi) Müsayire’de şöyle denilmiştin.” (8) Dikkat edilirse; zorbalığa dayanan saltanat, zaruret sebebiyle kabul edilmiştir. Zaruret halinde; domuz etinin bile (Ölmeyecek kadar) yenmesine cevaz verildiği dikkate alınırsa, mesele kolay kavranır.
CUMHURİYET-İDEOLOJİ İLİŞKİSİ
Cumhuriyet bir ideoloji değildir. Nitekim İran’da “İslam Cumhuriyeti” kurulmuştur. İnsanların seçme ve seçilme haklarını kabul eden her devlet (İdeolojsi ne olursa olsun) “Cumhuriyet” vasfını kazanır. Nitekim “Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği”; totaliter yapıya haiz olduğu halde, “Cumhuriyet” olarak anılmaktadır. Dolayısıyla her nizamın bir cumhuru ve o cumhurun seçtiği bir reisi vardır. Bazıları seçim sistemini “Tek Dereceli”, bazıları ‘ ‘Çift dereceli” esasa göre hazırlar. Demek ki; “Cumhuriyet Fazilettir” sloganı, seçme-seçilme hakkı ile ilgilidir, Sandık hilelerine ve aldatmaya dayanırsa ne olacaktır?
CUMHURİYET’İN DE GÜNAHLARI VAR MI?
Özdemir İnce’de Cumhuriyeti şöyle tanımlıyor:
Cumhuriyet bir devlet şeklidir. Yetkili ve sorumlu olan “onu yöneten hükümetlerdir”. Ve muhaliflerindir. Burada bir ayrım yapmak zorundayız: Muhalefet kime yapılıyor: Hükümetin icraatına mı yoksa bizzat Cumhuriyet’e mi?
(1)Büyük Doğu Mecmuası-Aralık:1969 Sayı: 7 sh.8-9
(2)Şemseddin Sami-Kamus-u Türki-C.I, sh.482
(3)MualIim Naci-Lugat-ı Naci-Sh. 324
(4)M.Ebû Zehra-İslam Hukuku Metodolojisi-Ank: 1979 Sh: 53)
(5)Sünen-i İbn-i Mace-İst: 1401
(6)İmam Ahmed b. Hanbel-El Müsned-C.1, sh.379)
(7)Şeyhülislam F@ustafa Sabri Efendi-Mevklfû’I Beşer-t«ahire: 1352 Sh.26,
(8)ibn.i Abidin-Reddü’l Muhtar.jst: 1982 c.2, şh.386
40 views