Şimdi ki nesiller at nedir, eşek nedir pek bilmezler. Ama bizim kuşaklar gayet iyi bilir evcil büyük baş hayvanların sevgisini…
Hayvanlar çok severim. Bizim çocukluğumuz koyun, inek ve yükleri taşımak amacıyla at, eşek ve katır gibi hayvanlarla geçti. Çok at koşturduk zamanında.. Hele eğersiz binip atın püsküllerini tutarak yada boynuna sarılarak bir dost gibi, dört nala koşturmak hayli keyf verir insana. Allah, kullarına en güzel hizmet edecek varlıkları halk etmiş düşünenler için.
Karadeniz insanı çok dertlidir çok.
Fındık bahçelerine giden doğru dürüst bir kamyonet yolu yoktur. Hala at ve eşekle yük taşımak zorundalar.
Yıl 2016’ya girerken hala fındık bakçelerinden bu fındığı nasıl çekiyorsunuz diyen bir Cumhurbaşkanı, bir Başbakan ve bir bakan çıkmadı…
Fındık rekoltesini ölçmeye gelen bir bakan karaağaca bakarak bu sene rekolte çok düşük diyorsa senin dereden omzunda bir sağa bir sola sallanarak taşıdığın çuvalların altında ah’ını kim duyar…
Neyse gelelim hikayemize…
Kazancılı köyündeki ablama fındık toplamaya gitmiştim. Bana çuvalları eşek’le taşı dedikten sonra yollara koyuldum…Yanılmıyorsam on yedi yaşında olmalıyım o zaman.
Hayvan eve fındık çuvallarını çekiyor, bahçeye dönüşte de beni çekiyordu.
Bir seferinde düz yolda giderken karşımızda bir ayağı olmayan ( daha sonraki yıllarda rahmetli oldu ) koltuk değnekli bir amca bize doğru geliyor…Biz yolun sağ tarafından gidiyoruz karşıdan gelende bizim karşımızdan geliyor.
Eşeğin ipine asılıyorum durmuyor sola doğru çekiyorum adamın yolundan çekilmiyor…Bende eşeğin sırtıdayım. İşte tam bunları yapmaya çalışırken eşek bu ya eşekliğini yaptı. Adamcağıza bir kafa yallah bahçeye yuvarladı. Hemen atlayıp adamcağızın peşinden koşmaya başladım ama olanlar da oldu.Adamcağız bayırdan aşağı doğru bahçeden yaklaşık beş metre gitti fındık ocağının dibinde durdu. Olayı gören köylüler hemen yetiştiler. Neyseki işi tatlıya bağladık.
54 views