“Bir cenaze alayı geçiyorken, Hz. Muhammed (asm) saygı davranışı olarak ayağa kalkar. Arkadaşları bu davranışına şaşırırlar, ‘Ey Allah’ın elçisi, o bir Yahudi cenazesiydi’ diye dikkatini çekerler. Bunun üzerine Hz. Peygamber, ‘İyi ama o da bir insan değil mi?’ buyurur.
On bin kişilik İslam ordusu çölde tozu dumana katarak ilerlerken karşılarına yavrularını korumak için kabalığa can havliyle havlayan bir anne köpek çıkıverir. Tam yollarının üzerinde olduğu için ezilme tehlikesinde bulunan o köpeğin ve yavrularının korunması için Hz. Peygamber (asm) ordu geçinceye kadar başlarında iki nöbetçi bırakır.
Günü birinde bir çocuğun ağladığını görür Hz. Peygamber. Neden ağladığını sorar çocuğa. Çocuk evcil kuşunun ölümüne ağladığını söyler. Çocuğu teselli eder ve ertesi gün çocuğun evine taziye ziyaretine gider.
Birisi gelir ve huzurunda durur Hz. Peygamberin ve koskoca Allah elçisinin huzurunda durmanın sarsıcı duyguları içerisinde titremeye başlar. Adamın o halini görünce şöyle söyler Hz. Peygamber: ` ‘Titreme! Ben kral değilim, Kureyş `den kuru ekmek yiyen bir kadının oğluyum.’
Bir gün cennetin yoluna çağırmak için Taif şehrine gider. Halk o inandığı hakka kendilerini çağıran yapayalnız adama karşı çocuklarının ellerine taşları tutuşturur. Taşlatırlar ve o yara bere içindeki halini kahkaha ile seyrederler. Nihayet uzaklaşıp da bir çiftliğe sığınan Hz. Peygambere, dilerse o halkın yok edileceği haberi gökten ulaşınca şöyle yalvarır: ‘Allah`ım! Onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar. onları affeyle.`
Şeytanîlerin hakaret etme bahtsızlığına düştükleri insan işte bu insan. Sevginin, şefkatin sabrın, iyiliğin insanıyla ve Allah’ın elçisiyle savaşıyorlar. Yakında canları çekilip çıkarılmayacak mı cesetlerinden. Öyle bir ah çekecekler ki, lakin dönüş yok, ne çare!
Peki bize düşen öfkelenmek mi, döküp dağıtmak mı ve yoksa gafletten sıyrılıp, saldırıya uğrayan o yüce temsilcinin emanetine, ilmine, irfanına, ahlakına sarılmak mı?”
M.Bozdağ
54 views